Dram

BALIK

Özet:
Kaya göl kıyısındaki bir köyde yaşayan bir balıkçıdır. Kaya’nın ve karısı Filiz’in küçük kızları Deniz konuşamamaktadır. Filiz kızını iyileştirmek için eskiden kalan alternatif bir yöntem denemeye karar verir. Şifalı olduğuna inanılan bir cins balığı kıza yedirirse kızının iyileşeceğini düşünmektedir. Ancak aradığı şifalı balık o civarlarda yoktur. Filiz bu şifalı balığı bulmak için başka bir göle gider. Sonunda aradığı ender balıktan sekiz tanesini yakalar. Kızına şifa bulsun diye yedirmeye başlar.

Kaya evdeki balıkların varlığını keşfedince balıklardan bir çiftlikte yetiştirip bu işten para kazanmayı düşünür. Ön araştırma yapmak için balıkların birkaç tanesini karısından gizli şehirdeki su ürünleri fakültesine götürür. Fakültedekilerden o balıkların nasıl çoğalacağını anlamak için yardım ister. Ancak balık çiftliğinin kurmak için paraya gereksinimi vardır. Yasadışı şekilde kimyasal malzeme kullanarak balık avlamaya başlar. Kimyasal madde hazırlarken dikkatsizlik sonucunda karısı Filizi zehirler. Dolayısıyla ölüme sebebiyet vermekten hapse girer. Hapis onu değişime uğratmıştır, çıkınca köye göre döner. Amacı kızına kendisini affettirmektir.

Uzun Özet:
Kaya göl kıyısındaki bir köyde yaşayan bir balıkçıdır. Kaya’nın ve karısı Filiz’in küçük kızları Deniz konuşamamaktadır.  Her ikisinin de Deniz’i iyileştirmek gibi bir dertleri vardır. Ancak doktorlar Deniz’in derdine büyük fayda sağlayamamıştır. Filiz Kızını iyileştirmek için eskiden kalan alternatif bir yöntem denemeye karar verir. Şifalı olduğuna inanılan bir cins balığı yedirirse Kızının iyileşeceğini düşünmektedir. Dolayısıyla şifalı balıktan bulmak için arayışa girişir. Ancak aradığı şifalı balık köyün yanındaki gölde ne yazık ki artık yaşamamaktadır. Çünkü nesli tükenmiştir. Filiz bu  şifalı balığı bulmak için başka bir göle gider. Sonunda aradığı ender balıktan sekiz tanesini başka bir gölde  yakalar ve eve getirir. Kızına şifa bulsun diye yedirmeye başlar.

Kaya evdeki balıkların varlığını keşfedince karısının balıklara dair düşüncelerinden daha farklı düşüncelere kapılmaya başlar. Balıkları bir çiflikte yetiştirip bu işten para kazanıp kazanamayacağını düşünür. Ön araştırma yapmak için balıkların birkaç tanesini karısından gizli şehirdeki su ürünleri fakültesine götürür. Fakültedekilere o balıkların nasıl çoğalacağını anlamak istediğini söyler ve yardım ister. Ancak işler sadece bilgi edinmekle bitecek gibi değildir. Balık çiftliğinin kurmak için paraya gereksinimi vardır.  Bulması gereken parayı da yasadışı şekilde kimyasal malzeme kullanarak balık avlamak sayesinde elde edeceği vehmine kapılır. Herkesten gizli biçimde kimyasal malzeme kullanarak balık avlamaya başlar. Ancak balık avı için yasadışı kimyasal malzeme hazırlama süreci başına dert açar. Kimyasal madde hazırlamaya çalışırken dikkatsizlik sonucunda karısı Filiz zehirlenir. Hayatını kaybeder. Kendisi de ölüme sebebiyet vermekten hapise girer. Geride yalnız kalan küçük Denize köydeki teyzesi bakmaya başlar.

Kaya hapiste cezasını çekerken bayram iznine çıkar. Bayram izni için köye gelir. Köy halkı yaptığı suçtan ötürü onu  görmek dahi istememektedir.  Hoş karşılanmamasına rağmen Kaya Kızı Denizi görmek için ev önünde bekler. Teyze Kızını görmesine engel olur. Kaya tam hapisaneye geri dönecekken kızı onu köy içinde takibeder ve bulur.  Kaya Kızı ile beraber ölen karısı Filizin mezarına ziyarete gider. Kızı, annesinin şifalı balıklarının sonuncusunu kavanozun içinde yanında taşımaktadır. Kavanozu mezara getirmekle aslında annesine sağken verdiği sözü tuttuğunu göstermeye çalışmaktadır. Çünkü annesi ölmeden önce kızına besleyip büyütmesi için o balıkların sonuncusunu hediye etmiştir. Kızı eğer o küçük balığı besler büyütürse ona büyük bir hediye almayı vaat etmiştir. Deniz mezarlıkta annesinin mezarı başında ilk kez konuşur ve annesine balığı büyüttüğünü söyler. Denizin mezarlıkta yaptığı bu ilk konuşma Kaya’da şok etkisi yaratır.

Şokun etkisi ile balığı mezarlıkta unuturlar. Eve geri dönerler. Ancak balığı unuttuklarını farkedene kadar geçen zaman süresince mezarlıktaki kavanozun içinde bulunan balık soğuktan donar. Kaya ölen balığın benzerini bulmak için imkansız bir çabaya girişir. Umutları tükenir. Ancak en son anda, Su Ürünleri Fakültesine aylar önce bıraktığı balıklar aklına gelir. Oraya gider. Balıkları bulur. Bir balık alıp köye Kızına geri getirir.  Artık başlangıçta olduğundan daha başka bir insana dönüşmüştür.

Kaya evdeki balıkların varlığını keşfedince balıklardan bir çiftlikte yetiştirip bu işten para kazanmayı düşünür. Ön araştırma yapmak için balıkların birkaç tanesini karısından gizli şehirdeki su ürünleri fakültesine götürür. Fakültedekilerden o balıkların nasıl çoğalacağını anlamak için yardım ister. Ancak balık çiftliğinin kurmak için paraya gereksinimi vardır. Yasadışı şekilde kimyasal malzeme kullanarak balık avlamaya başlar. Kimyasal madde hazırlarken dikkatsizlik sonucunda karısı Filizi zehirler. Dolayısıyla ölüme sebebiyet vermekten hapse girer. Hapis onu değişime uğratmıştır, çıkınca köye göre döner. Amacı kızına kendisini affettirmektir.

Yönetmen Görüşü:
Balık; insanın doğa ile ve başka insanlar ile daha anlamlı bir ilişki kurabilme yolunun hala daha mümkün olup olmadığını sormaya çalışan bir proje olma özelliğini taşıyor. Proje, bu çağda; insanın doğa ile başka insanlar ile ve kendisi ile kuracağı anlamlı, sahici ve özgürleştirici ilişkilerin birbirine bağlı şeyler olduğunu da ayrıca fısıldamaya çalışan bir tarafa sahip bulunuyor. Balık bu yönü ile insanın atıl bıraktığı taraflarını tekrar hatırlamasını sağlamak gibi bir hayalin peşinde koşuyor. Kuşkusuz gerçekçi olmayı bir tarafa bırakmadan bu hayali kovalamaya çalışıyor. Çünkü biliyor ki, gerçekçi olmayan her şey insana eskisinden daha büyük tuzaklar kurar.


İşte bu anlayış içerisinde insanın ütopyalar kurma ama aynı zamanda gerçekçi olabilme meziyetlerini satır aralarında öne çıkarmaya çalışan bir çalışmanın özgürleştirici bir yanı olacağını düşünüyorum. Özgürlük ve vicdan öteki filmlerimde tartıştığım başlıklar arasında yer aldı. Bu başlıkların bu projemde de kendilerine yer bulduklarının altını çizmek istiyorum.


Altını çizmek istediğim bir başka husus da Balık adlı projemin filmin anlatı yapısı ile oynamak ve dili zenginleştirmek için denemeler yapma gibi bir niyetinin olması konusu. Bu tavır sinema dilini daha taze ve farklı kılmak gibi bir motivasyondan kaynaklanıyor. Bu noktada; fark yaratmak kavramının bu projenin motivasyonlarını aktarmak için söylenebilecek en uygun kavramlardan biri olabileceğini belirtmek gerekiyor.

Yıl:

2014

Yazar & Yönetmen:

Derviş Zaim

Yapımcı:

Derviş Zaim

Ana Sponsorlar:

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Sinema Genel Müdürlüğü , Sarten A.Ş, T.C. Bursa Valiliği, Nilüfer Belediyesi, KKTC Cumhurbaşkanlığı, KKTC Başbakan Yardımcılığı Ekonomi Turizm, Kültür ve Spor Bakanlığı.

Sponsorlar:

Yeşim Tekstil, Maxolen Koruma Sistemleri, Ukra Akademi, Kızıklılar Otomotiv Bursa, Sezginer İnşaat, Bursa Kültür Turizm ve Tanıtma Birliği, Medicabil Hastanesi.

Oyuncular:

Bülent İnal • Sanem Çelik • Myroslava Kostyeva • Gizem Akman • Melih Sezgin • Coşkun Tamer • Rıza Sönmez • Nadi Güler • Nihal Türksever • Zafer Altun • Osman Alkaş • Hazar Ergüçlü • Selin İşcan • Levent Uzunbilek • Adnan Tunalı • Ömer Naci Topçu • Ekrem Yücelten

Ortak Yapımcı:

Kıvan Aslı Odabaşı; Yeşil Film, Numan Acar; Acar Entertainment – Berlin

Uygulayıcı Yapımcı:

Emre Oskay

Yardımcı Yapımcı:

Marsel Kalvo, Sadık Ekinci

Yardımcı Yönetmen:

Ahmet Yurtkul

Sanat Yönetmeni:

Natali Yeres

Görüntü Yönetmeni:

Taner Tokgöz

Müzik:

Marios Takoushis

Kurgu:

Aylin Zoi Tinel

Kamera:

Engin Örsel

Ses Tasarım:

Burak Topalakçı

Ses Kayıt:

Özgür Özden

Renk Düzeltme:

Manos Chamilakis

Online -Aktarma:

Sakis Bouzanis

2-35 Post Prodüksiyon:

Nikos Moutselos

Bilgisayar Özel Efekt Supervizör:

Kerem Kurdoğlu

Bilgisayar Compositing Artist ve Supervizör:

Alaz Soytemiz

AFİŞLER

FOTOĞRAFLAR

KAMERA ARKASI

Fragman ve Filmden Parçalar

İzle

Dilerseniz itunes üzerinden satın alarak veya kiralayarak izleyebilirsiniz.

MEDYADAN

DIŞ MEDYA
TÜRK MEDYASI
Tuğçe Madyanti Dizici, ‘Kozaların Sessizliği’, Birgün, 22.09.2014

Deneyimli yönetmen Derviş Zaim’in son filmi ‘Balık’ hem yönetmenin rüştünü çoktan ispatlamış olmasından hem de kadrosunda Sanem Çelik ve Bülent inal gibi ünlü oyuncuları bulundurmasından dolayı festivalin başından beri göz bebeği oldu. Dillerde dolaşan, insan-doğa ikilemiyle ilgili derdi olduğu söylenen ‘Balık’ aslında görünen hikâyesinin altında yoğun metaforik öğeler taşıyan daha büyük bir film. Oyuncuların klişe duygusal tavırlardan uzak, vücut dillerindeki yarı robotik durum hikâyeyi daha da garip bir masal tadına büründürmüş. Her yönetmenin kendine has yöntemi vardır Zaim’in sembollerini çözmek için biraz daha çaba sarf edip biraz daha bakmamız gerekebilir.

Cüneyt Cebenoyan, ‘İlim ve Bilim’, Birgün, 18.10.2014

Derviş Zaim doğa konusuna ilk kez Devir filmiyle el attı. Gelenekle bir şekilde bağ kurmaya özen gösteren Zaim doğaya ilişkin filmlerinde de aynı tavrını sürdürüyor. Balık da geleneksel inançlarla bilim arasında bir bağ kurulan, ikisine de hayatta bir yer veren ama geleneği moderne yeğ tutan bir film.

Suskun kızının tedavisi için bilime başvuran babayla, şaman dedesinin yöntemlerini uygulayan anne arasında Zaim anneden yana tavır alıyor. Ama yine de bilime yardımcı bir rol veriyor. Bir tür ilahi adaletin de varlığından söz edilebilir filmin dünyasında. Kosmosa ne gönderiyorsan, karşılığını o şekilde alıyorsun. Ya da ne ekersen onu biçiyorsun…Geçmiş inançlarımız dünyayı kurtarabilir mi? İlim, bilimle el ele verse, dünyamızı kurtarabilir miyiz? Bireysel ahlakın önemi yadsınamaz ama geçim derdinin ezdiği babaları kötülüğe başvurmaktan nasıl kurtaracağız, bilemiyorum.
Ekonomik sıkıntıların kıskacına aldığı baba rolünde Bülent İnal çok iyi. Balık; sade anlatımıyla, pes perdeden, doğanın, dolayısıyla insanın sıkıntılarına eğilen bir yapım. Derviş Zaim filmdeki balık gibi ender bir tür. Endemik bir yönetmen türü. Kendi açtığı yolda, kendi başına Balık gibi fazla ses çıkarmadan ama şaşmadan yürümeye devam ediyor.

Olkan Özyurt, ‘Keser Döner, Sap Döner, Gün Gelir Hesap Döner’, Sabah Cumartesi, 18.10.2014

Yönetmen Derviş Zaim, insan doğa ilişkisini ele aldığı üçlemesinde net bir şekilde doğayı bir karakter olarak beyazperdede önümüze koyuyor. Üçlemenin ilk filmi Devir’de yüzyıllık bir gelenekten yola çıkarak doğayla kurulan ‘barışçıl ilişkilerin’, kapitalistleşme ve modernleşme sürecinde nasıl bozulduğunu, insanın doğaya hükmetme hırsının, sermayenin ‘doğayı’ para olarak görmesinin sonuçlarını anlatırken, Zaim doğayı çaresizce kendine yapılanlara sessiz kalan, tevekkül sahibi bir karakter olarak çizmişti. Üçlemenin ikinci filmi Balıktaysa doğa o kadar sessiz ve edilgen değil…En basitinden benden sonrası tufan diyerek hayatta kalma güdüsüyle hareket eden Kaya’nın bencilliği, açgözlülüğü, para kazanma hırsı onun doğaya tahakküm kurma arayışında radikalleşmeye neden olurken, Zaim bize vicdansız bir rasyonel aklın ne kadar tehlikeli olabileceğini gösteriyor. Ama akabinde de bu aklın gözden kaçırdığı birşeyi gösteriyor, doğanın kendisine yapılanlar karşısında o kadar da edilgen olmadığını. Balık bu noktada Devir’den farklılaşıyor. Karakter olarak doğa daha da belirginleşiyor.

Kaya, doğaya karşı hoyratça yaklaşımının etkisini kendi hanesinde görmesiyle vicdana geliyor. Bu da filmi daha da katmanlı hale getiriyor. Vicdanına kulak veren kahramanın suçunu itiraf etmesi önemli. Bergman’ın ‘Dünyayı utanç kurtaracak’ sözünün sinemamızdaki karşılığı adeta bu itiraf hali. Bu noktadan sonra Kaya’nın yaşadığı utanç, verdiği kararlar bir balığın onun için ifade ettikleri farklılaşıyor. O ‘vicdansız’ karakterin canlı bir balık için yaptıklarını izliyoruz…Senarist olarak Zaim çetrefilli bir öyküyü çarpıcı bir şekilde anlatmayı başarıyor.

Kaan Kavuşan, ‘İnsan ve Doğayı Bağlayan Balık’ Akşam Cumartesi, 18.10.2014

Derviş Zaim’in yeni filmi Balık’a baktığınızda ilk göreceğiniz şey, insanın doğaya yaptığı kötülüğün dönüp dolaşıp onu bulduğu oluyor. Filmi izlerken belki sizin de aklınıza gelecektir; Nazım Hikmet’in ‘Japon Balıkçısı’ şiiri. “Balık tuttuk yiyen ölür, elimize değen ölür, bu gemi bir kara tabut, lumbarına giren ölür.” Hikmet’in burada ölümden bahsedişi maddi olduğu kadar ruhaniydi de. Hayat kavgası sebebiyle içten içte ölen insanların şiiriydi Japon Balıkçısı. Derviş Zaim’in karakterleri de aynen böyle. Balıkçı kasabasında yaşayan bir ailenin hikâyesi Balık. Baba (Bülent İnal) balık tutmakta zorlanıyor; dolayısıyla ailesine bakmakta da. Evin küçük kızı (Myraslava Kostyeva) konuşamıyor; doktorlar kâr etmiyor. Evin annesi (Sanem Çelik) önsezisi olan bir karakter; nadir bulunan bir balığın yakalanarak kızına yedirilmesi gerektiğini, böylece kızının düzeleceğini düşünüyor. Ayrıca göle karşı saygılı olunması gerektiğini, yoksa cezalandırılacaklarını düşünüyor. Her şeyin bir ufak çember boyutunda daraldığı, sürekli başlangıç noktasına geri döndüğü bir dünyası var.  DOĞADAN KOPMAK… Balık’ı izlerken, True Dedective’in karizmatik karakteri Rust Cohle’un lafı da akla geliyor diziyi izleyenler için. Cohle, “Bence insan bilinci, trajik bir yanlış adımla evrimselleşti. Çok fazla öz bilince vardık, doğanın kendisinden kopuk bir bakış açısı yarattık” diyordu. Belki de Cohle’un dediği gibi, insanın öz bilinç kavramını yanlış yorumlayarak, güç ve satın alma istenciyle geliştirdiği bencilliğin, konformizmin adı medeniyete dönüştü. Bugün insanın medeniyetten anladığı şehirleşmek, makineleşmek, elektronikleşmek ve doğadan kopuş oldu. Bu anlamda doğa ile savaş içinde olduğumuzu söyleyebiliriz. Ama bu savaşın bir tercihin ürünü olduğunun farkında değiliz. Bizi ele geçirmeye çalışan bir doğa yok çünkü. Ama insan kendi varlığını sürdürmek istediği yerde herhangi bir şeye zarar vermeyi beis görmüyor. Balık da işte bu konu üzerine kafa yoruyor ve hikâyesiyle bize bir şeyler söylemeye çalışıyor. MISTIZM VE GERÇEKLİK… Zaim, beyazperdeye verdiği röportajda; “İnsan-doğa ilişkisinin son derece önemli olduğunu söylüyorum, söylemeye de devam edeceğim, çünkü bizim şu anda karşı karşıya kaldığımız problemler; konut, işsizlik, gelir dağılımı, bölüşülmesi, bunların birçoğu, bizim doğayla olan ilişkimizle direkt bağlantılı” diyor. Haklı olduğunu düşünüyorum, biz doğayla modernitenin savaşında hep modernitenin yanında oluyoruz tür olarak, yanlış yapıyoruz. Daha çok bina, daha çok çalışmak. daha az zaman sahibi olmak demek bir anlamda çünkü. Satın alma gücümüzü ölçen kâğıtların değerini belirleyen bizler değiliz. Birimizin para kazanma hırsı, başka birimizin açlık derdine dönüşüyor adaletsiz dünyada. Film, düzgün senaryosu ve ‘meselesi’ sayesinde Altın Koza’dan ‘En İyi Senaryo’ ödülüyle dönmüştü, bana sorarsanız daha da fazlasını almalıydı. Senaryosu dışında Sanem Çelik’in iyi oyunu da Balık’ın artılarından. Balık her açıdan golü atmayı beceren, mistizm ve gerçekliğin dar alanda kısa paslaştığı, savunmasını iyi kurgulayan ve de ikinci yarısı itibarıyla “sen de golü atabilirsin kardeşim ama atmıyorsun” diyen bir film.

Ercan Dalkılıç, ‘Doğanın İntikamı’, Aydınlık, 17.10.2014

Derviş Zaim, “Tabutta Rövaşata”dan bu yana gelen filmografisinde hiçbir zaman toplumcu bakış açısını yitirmedi. En son “Devirde yaptığı gibi Buıdur’un bir köyündeki çoban yarışması geleneğini anlatsa da. sözgelmi; işsizliğe önemle değinmekten geri durmadı. “Devirde yan hikaye olarak yer alsa da. kurulacak olan bir madenin doğayı tehditi yer alıyordu. “Balık”ta da hemen hemen aynı düğümleri atmış yönetmen: Bu sefer tehdit altında olan bir göl: tehdit eden ise kapitalist bir işletme değil, sıradan bir balıkçı! Bir balıkçının kızının hastalığı karşısında başvurduğu bu tehlikeli girişim, zincirleme olarak peşi sıra gelen trajik sonuçları doğuruyor filmde…İnsanın doğa ile kurduğu tek taraflı ilişki, insanoğlunun deyiş yerindeyse canına okuyor. Yönetmenin filmde kurduğu yapı gerçekten çok güçlü: nasıl sanayinin gelişmesi için daha fazla salınımına izin verilen sera gazı küresel iklimi değiştirip hastalık oranlarını arttırıyorsa, göle dökülen kimyasal da, balıklar üzerinden insanları -alegorik olarak da Kaya ve ailesini- etkiliyor.
Zaim kendisinin de belirttiği üzere; insanoğlunun karşı karşıya kaldığı en önemli sorunlardan doğa ile ilişkisini bir türlü sürdürülebilir bir dengeye kavuşturmamasını “Balık”ta olağanca açıklığı ve yalınlığıyla aktarmayı bilmiş. Söz konusu aktarım, bir ailenin üzerinden olunca hikayede kat be kat etkileyici olmuş haliyle!

Önceki Film

Sonraki Film